Okuduklarım

Okuduklarım : Ocak 2021

Evden çalışma ve hafta sonları sokağa çıkma yasağının etkisiyle son aylarca kitap okuma tempom iyice yükseldi. Sabahları erkenden uyanıp kahve eşliğinde kitap okuyorum, gün içinde bilgisayar ekranından kaçmak istediğimde kendimi yine kitabımın kollarında buluyorum. İşte 2021 Ocak ayında okuduklarım, değerlendirmelerim ve alıntılar!

  • Suç ve Ceza – Dostoyevski

Suç ve Ceza’yı ilk kez ortaokulda, ikinci kez işe başladığım ilk yıllarda okudum. 2020’nin sonlarına doğru ise üçüncü kez okumaya başladım. Bu sefer çok daha anlamlı buldum ve kendimi kitaptan alamadım. Ancak kitabın sonu bu kez beni hayal kırıklığına uğrattı. Bir de otuzlu yaşlarımda okurum diye düşünüyorum, bakalım.

Suç ve Ceza’nın konusunu bildiğim için, bu okuyuşumda Dostoyevski’nin diline ve Raskolnikov’un psikolojisine odaklanmayı tercih ettim. Rus Edebiyatı’nda karakterlerin isimlerinin uzunluğu ve takma isimlerinin çeşitliliği benim için okumayı zorlaştıran faktörlerden. Elimde kalemle not alarak okumak zorunda olmak bana ders çalışma hissi veriyor maalesef. Suç ve Ceza’nın üstüne bir süre Rus Edebiyatı’na ara veriyorum. 🙂 Ancak bu kitabı herkesin hayatının farklı dönemlerinde birkaç kez okumasını öneriyorum.

‘İnsan bazen öyle bir sınıra gelir ki, onu aşamaz mutsuz olur; aşar, bu kez belki daha mutsuz olur!’

‘Deniz, Napoli Körfezi, güneşin doğuşu… Bakarsın, içinde üzücü bir şeyler duyarsın!… En çok da bu üzüntüden nefret etmişimdir… Hayır, insanın memleketi daha iyi: Burada hiç değilse başkalarını suçlar, kendini haklı görürsün.’

‘Bir yazısını ilk kez basılmış gören her yazarın duyduğu o tuhaf, buruk tatlılığı duydu içinde; kuşkusuz, yirmi üç yaşın etkisi de vardı bunda.

  • Göğü Delen Adam – Erich Scheurmann

Harika bir anlatı. Son zamanlarda okuduklarım arasında favorilerimden. Avrupa’ya ilk kez giden Samoalı bir kabile liderinin gözünden ‘beyaz’ insanın yaşantısı anlatılıyor. Kitabı bir cumartesi sabahı tek oturuşta bitirdim, gerçekleri yüzünüze tokat gibi çarpıyor.

‘Yalnız yolunu şaşırmış, hastalıklı ve Tanrı’nın elini elinde hissetmeyen insanlar bu taştan yarıklar arasında güneşten, ışıktan ve yelden yoksun kalarak mutlu olabilirler.’

‘Bir meslek sahibi olmak sürekli aynı şeyi yapmak demektir. Hem o kadar çok yapmak ki, artık kapalı gözle bile hiç zorlanmadan yapabilesin.’

  • Altı Bardakta Dünya Tarihi – Tom Standage

Tarihin farklı dönemlerini içecekler üzerinden anlatan bir kitap. Açıkçası satın alırken daha akıcı bir kitap sanmıştım ancak tarihi detayların yoğunluğu kitabı okumamı zorlaştırdı. Yine de gastronomiye ilginiz varsa keyif alacağınızı söyleyebilirim. 

  • Atmaca – Hikmet Hükmenoğlu

Atmaca’yı okurken bir aile dostumuzdan gençliğini ve eski Türkiye’yi dinliyormuşum gibi hissettim. Samimi ve bizden Ömer’in hikayesi, oldukça akıcıydı.

‘Unuttuklarından çok, unutan bir canlı olduğunu yeniden öğrenmek canını acıtıyor.’

‘Hiç geçmeyen bir can sıkıntısı – daha doğrusu iç sıkıntısı ve huzursuzluk – artık hayatın normal akışı sayılıyordu. Ya böyle gündelik iç sıkıntısıyla akıntıda sürüklenip duruyorduk ya da büyük bir felaket başımıza musallat oluyordu ve onunla boğuşuyorduk.’

Okuduklarım : Ocak 2021
  • Kız, Kadın, Öteki – Bernardine Evaristo

Ocak ayına damgasını vuran kitap Kız, Kadın, Öteki oldu. Muga Book Club kitabı olduğu için başladım ve açıkçası başlarda pek giremedim hikayenin içine. Nokta, cümle olmaması ve alışılagelmişin dışında anlatımıyla alışması zor bir kitaptı, ancak bir yerden sonra elimden bırakamadım. Karakterlerin ve olayların birbirine bağlanması, aynı olayların/ kişilerin farklı kişilerce nasıl algılandığı çok iyi işlenmiş. Cinsiyet, göçmenlik, aşk, çok kültürlülük hikayeleri… Sonunda gözyaşlarımı tutamadım.

‘Öğrendiği bir şey vardı, o da ümitsizce, çaresizce aşık olmanın aslında son derece seçici bir süreç olduğuydu.’

‘O da bilmiyordu, üniversite rektörüyle el sıkışıp kurdeleyle bağlanmış diplomasını almak üzere yüzlerce insanın önünde mezuniyet kürsüsüne çıkarken bir üçüncü dünya ülkesinde alınmış birinci sınıf bir diplomanın yeni ülkesinde hiçbir anlamı olmayacağını.’

‘Yıllar hızla geri gitmişti sanki, aralarından akan onca ömür yoktu artık. Bir şey hissetmekle ilgisi yoktu ya da bir şeyler söylemekle. Bu, birlikte olmaktı.’

Okuduklarım : Ocak 2021
  • Anayurt Oteli – Yusuf Atılgan

Anayurt Oteli’ndeki kahramanımız Zebercet, Türk edebiyatı için önemli ve eşsiz bir karakter. Kitapta yoğun psikolojik tahliller var ve kasvetli bir hava hakim, daha uzun olsaydı okuyamazdım diye düşünüyorum. Okuyacaklara verebileceğim tavsiye, Zebercet’in ailesi ve konakla ilgili anlatılan detaylara takılmamanız ve aklınızda tutmaya çalışmamanız; zira bir yere bağlanmıyor ve takılırsanız ilerlemeniz güçleşecektir. Belki bir de 30lu yaşlarımda okumalıyım Anayurt Oteli’ni, şu an için bana ağır geldi.

Not : Can Yayınları’ndaki baskısının kapağı keşke kitabın sonunu göstermeseydi!

‘Yeryüzünde canlı kalmanın bir bakıma suç işlemeden olamayacağını bilmeyen, kendilerini suçsuz sanan insanlardan çekiniyor, utanıyordu.’

Okuduklarım : Ocak 2021
  • Doğu’nun Limanları – Amin Maalouf

Sürükleyici bir hikaye, akıcı bir dil, özlenen Paris sokakları, merak edilen Beyrut, sonunda birkaç damla gözyaşı. Doğu’nun Limanları’nı bir arkadaşımın önerisini yanlış anlamam üzerine tesadüfen satın aldım. Aylarca kitaplığımda durdu, nedense alamadım elime. Sonra bir sabah kendimi zorlayarak aldım elime ve daldım öykünün içine.

‘Örneğin sokakta yürüyüp de tanınmamak her seferinde bir başarıydı bir zamanlar; şimdi ise sokakta yürümek gündelik hüzünlere dahildi. Dört yıl tıka basa baharat yedikten sonra tatsız tuzsuz yemeklerden nasıl keyif alırsınız?’

‘Bu şehirde doğmuştu ama gelecek, geçmişin duvarlarının ardında değildir.’

‘Gelmemenin bir vakti yoktur.’

‘Bir zamanlar birbirimizi sevdik, ayrılmamızda kabahat bizde değildi. Artık geriye bakacak vaktim yok.’

Okuduklarım : Ocak 2021
  • Tesadüfi Buluşlar – Elena Ferrante

Cümlelerinde, satır aralarında kendimi bulduğum Elena Ferrante. Her bir kitabının yeri ayrı bende. Napolili yazarımızın bir yıl boyunca The Guardian’a yazdığı denemelerin derlendiği Tesadüfi Buluşlar, Elena Ferrante’nin romanlarının kendi hayatının parçaları olduğunun kanıtı niteliğinde. Okuduklarım arasında yeri ayrı…

‘Varoluşumun sonlanması düşüncesi beni ürkütmüyor ama tedavilerin yol açtığı dertlerden, iyileşme hayalleriyle hayal kırıklıkları arasında gidip gelmekten, can çekişmekten korkuyorum.’

‘Kurtuluşumuz çeviridir, o bizi doğumla raslantısal olarak içine düştüğümüz kuyunun dışına çeker.’

‘Yazma eylemi yeterince yaşadığımız, yeterince okuduğumuz, denize bakan bahçemize açılan odada yazı masamız olduğu, sıradışı deneyimlerin etkisinde kaldığımız, uyarıcı etkileri olan bir kentte yaşadığımız, dağdaki bir kulübeye çekildiğimiz, çok yolculuk ettiğimiz güne ertelenemez.’

Okuduklarım : Ocak 2021

Ocak ayında okuduklarım arasında sadece birkaçında tempom düşmüş olsa da, genel olarak iyi seçimler yaptığım bir ay olduğunu söyleyebilirim. Ayın son iki gününde Yeşil Peri Gecesi’ne başladım, şimdilik iyi gidiyor. Şubat ayında okuduklarım yazımda görüşürüz!

Bana ‘Okuduklarım’ sekmesini açtıran kitap Dans Dans Dans oldu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir