Masada, Ein Gedi ve Ölü Deniz : İsrail’de Günübirlik Macera
İsrail seyahatimi eşsiz kılanlardan biri de Kudüs’te kaldığım Abraham Hostel’in düzenlediği günübirlik Masada, Ein Gedi ve Ölü Deniz turuna katılmamdı. Gün doğumunu Masada Dağı’nın zirvesinde izlemek için gece tırmanışı ile başlayan tur, Ein Gedi Milli Parkı’nda doğa yürüyüşü ve şelalelerde serinleme ile devam edip, dünyanın en alçak noktası olan Ölü Deniz plajında çamur banyosu ile sona erdi. Macera ve eşsiz deneyimlerle dolu gün, unutulmaz seyahat deneyimlerimden biri oldu.
Masada, Ein Gedi, Ölü Deniz Turu Nasıl Ayarlanır? Tur Bütçesi Nedir?
Turu seyahatimden birkaç hafta önce hostelin internet sitesinden satın aldım ve online ödedim. 2018 Ağustos ayında turun fiyatı 275 İsrail şekeliydi ki bu o zamanın kuru ile yaklaşık 470 TL ediyordu ve bu bana küçük çaplı bir kalp krizi yaşatmıştı çünkü bu fiyata milli park girişleri dahil değildi. Masada ve Ein Gedi Milli Parkları’nın her birinin girişi 28 Şekel.
Masada Dağı Milli Parkı’nda Tırmanış ve Gün Doğumu
Kudüs’te konakladığım tek gecede saat 4’te hostelden bindiğim servis ile 1 saatlik yolculuğun ardından Masada Dağı Milli Parkı’nın girişine vardık. Spor kıyafetleri ve en rahat spor ayakkabılarımı giyip, sırt çantama büyük bir şişe su ve kahvaltılık sandviç koymuştum. Milli parkın girişine vardığımızda saat sabah karşı 5 ve çölün ortasında olmamıza rağmen hava serin değildi. Servisten inerken “Sen de mi yalnızsın?” diyerek yanıma sonrasında günü beraber geçirdiğimiz Mora geldi. Bilet sırasında beklerken bizim gibi orada tanışmış olan Azziz ve Cameron ile konuşmaya başladık ve günün ekibi belli oldu. 05:30 gibi tırmanışa başladık. Zifiri karanlıkta toz toprak içinde yürüyorduk. Başlarda keyifli gelse de, eğim arttıkça çok zorlanmaya başladım. Cameron ile diğerlerinin gerisinde kaldık, tempomuz düşmüştü. Bir süre sonra kan ter içinde yürüyordum ama arkamızda yükselen güneşi görmek beni motive ediyordu. 06:20 civarında zirvedeydik.
Ölü Deniz’in arkasından usul usul yükselen güneş, zirvedeki kalabalık, insanların coşkusu ve canlı müzik, turuncu gökyüzü… Yolda çekilen tüm zorluklara değerdi. Zirvede yine Mora ve Azziz ile buluştuk. Fotoğraflar çektik ve oturup dinlenirken manzaranın tadını çıkardık. Bu esnada sandviçimi yedim.
Dönüşe çok oyalanmadan geçtik çünkü servisin kalkış saati vardı. Mora çok yorulduğu için telefirik ile inmeye karar verdi, üçümüz yola koyulduk. Aşağıya inişin kolay olacağını düşünmüştüm ama yanılmışım. Tüm vücudum titriyordu, güneş yakıyordu. Resmen çölün ortasındaydık! Dönüş de 40-50 dakika sürdü. Çıkışa geldiğimizde arkamı dönüp Masada Dağı’na baktığımda kendimle gurur duyuyordum.
Ein Gedi Milli Parkı
Masada Dağı’ndan sonra Ein Gedi’ye gittik. Burası doğal rezerv. Parka girmeden önce üstümü değiştirip içime mayo giydim zira kendimi serin sulara bırakmak için sabırsızlanıyordum. Sadece Azziz ve ben girmeye karar verdik. Girişte bir harita aldık ve şelalelerden birine doğru yola koyulduk. Yol boyu yeşilliklerin içinden yürüdük, serbestçe dolaşmakta olan geyikler gördük. Şelaleye varınca kendimizi serin sulara bıraktık ve tırmanışın yorgunluğunu biraz olsun atmış olduk. Ein Gedi’de sadece 1 saatimiz vardı ama güzelce dinlenmiş olduk.
Dünyanın En Alçak Noktası : Ölü Deniz(Lut Gölü)
Ein Gedi’den Ölü Deniz’e giderken yol boyu gördüğüm manzaralar unutulmazdı. Hiçliğin ortasında coğrafyanın değiştiğine şahit olmak çok değerliydi. Ölü Deniz’in kara ile birleşip kuruduğu yerlerde bıraktığı izler dünyada görülecek çok şey olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
Ölü Deniz ile ilk tanışmam halk plajında oldu ve bunun kötü bir tercih olduğunun 2019 yılında Ürdün sınırından Ölü Deniz’e otelde kalarak gittiğimde farkına vardım. Ama turun kapsamı böyleydi. Ölü Deniz’in tuz yoğunluğu o kadar fazla ki, suda batmak imkansız. Kendinizi bıraktığınızda asılı kalıyorsunuz ve vücudunuzdaki en ufak bir yara bile çok acıyor. Suyun dibi çamur ve bu çamurun cilde iyi geldiğine inanılıyor. Tabii ki her yerime sürerek çamur banyosu yaptım ve sonrasında kısa süreliğine de olsa cildim bebek poposu gibi yumuşacık oldu! Halk plajında olduğumuz için duş ve tuvalet kısımları pek rahat değildi ama pek bir önemi de yoktu.
Dönüş yoluna geçtiğimizde ıslak saçlarım, yumuşak cildim, bolca fotoğraf ve yeni arkadaşlarımın Instagram kullanıcı adları vardı elimde. Saat 15 gibi Kudüs’te Abraham Hostel’e varmıştık. Emanete bıraktığım eşyalarımı aldım, Azziz ve Cameron ile vedalaştım ve Mora ile Tel Aviv’e gitmek için otobüs garına doğru yola koyulduk.
Uğruna Kudüs’e doğru dürüst vakit ayıramadığım turun sonunda çok mutluydum ve deneyim odaklı seyahatin yeni olayım olduğuna karar vermiştim.
İsrail seyahatimden paylaştığım fotoğraflar için Instagram’da #elicetravelsisrael etiketini takip edebilirsiniz.