Rügen Adası: Almanya’nın Kuzeyinde Kısa Bir Mola
Berlin’e taşındığım Ocak ayından bu yana zaman çok hızlı geçti. Berlin’de yaşamaya alışmak, unuttuğum iş temposuna dönmek, Almanca kursu, soğukla mücadele, pazar günü her yer kapalı olduğu için her şeyi cumartesi günlerine sıkıştırmak derken 3 ay dolu dolu geçti. Nisan ayında Paskalya tatili vesilesiyle sahip olduğumuz 4 günlük uzun hafta sonunu değerlendirmek istiyordum, ancak uçak biletleri çok pahalıydı. Bu yüzden Almanya içinde trenle gidebileceğim yerleri değerlendirmeye başladım. Jasmund National Park’ın resmini görünce bayıldım, ufak bir araştırma sürecinden sonra Almanya’nın en büyük adası olan Rügen Adası’na gitmek için Beril ile Stralsund’a tren biletlerini aldık.
Stralsund
Berlin’den sabah bindiğimiz tren ile 3 saat sonra Stralsund’a ulaştık. Rügen Adası’na ulaşım Stralsund üzerinden aktarmalı trenlerle sağlanıyor. Aktarma yapmadan önce bu küçük kuzey şehrinde biraz vakit geçirmek istedik. Tren istasyonundan sakin sakin yürüyerek şehrin küçük merkezini turladık ve soluğu Cafe 66‘da aldık.
Cam kenarında bir masaya ilişip keyifli bir kahvaltı yaptık kahve içtik ve uzun uzun sohbet ettik. Ben ‘normales frühstück’ aldım, dip soslar çok lezzetliydi. Laf lafı açıp uzun süre oturunca bir de waffle söyledim; ama pek beğenmedim. O gün yağmur yağması gezme tempomuzu olumsuz etkilese de, görmediğimiz bir şey kaldığını söyleyemem.
Pazar günü dönüş trenimizden önce Stralsund’da yine biraz vaktimiz vardı. Bu sefer Cafe Südwest‘te kahve keyfi yaptık. Yağmur yoktu ve hava ılıktı, dışarıda oturduk ve Paskalya sessizliğinin tadını çıkardık. Kahvaltı seçenekleri de güzel gözükmüyor değildi.
Rügen Adası& Sassnitz
Baltık Denizi’nde bulunan ve Almanya’nın en büyük adası olan Rügen, yabancı turistler arasında çok popüler olmasa da Almanlar arasında yaygın bir destinasyon. Alman iş arkadaşlarıma Rügen’e gideceğimi söylediğimde baya şaşırdılar. Rügen’e gitmek isteme sebebim aslen Jasmund Milli Parkı’nın ikonik beyaz yamaçlarını internette görmem ve bayılmamdı. Kısa bir araştırmadan Jasmund’un hiking odaklı sakin bir tatil için ideal olduğuna karar verdim. Jasmund’a gitmek asıl hedefim olduğundan konaklamayı da ona en yakın kasaba olan Sassnitz’de gerçekleştirdik.
Sassnitz, tam bir tatil kasabası. Stralsund’dan kalkıp Rügen’e giden trenlerin son durağı. Küçük merkezinde, süpermarketler ve plaj malzemeleri satan dükkanlar var. Limanında dondurmacılar ve balıkçılar, sahil boyu da restoranlar ve kafeler var. Görülecek turistik bir şey yok, ama hayattan keyif almasını bilene tadı çıkarılacak çok şey var. Biz Pension Lenz‘de kaldık ve gayet rahat ettik, konaklamaya güzel bir kahvaltı da dahildi.
Sassnitz’e vardığımız ilk günün akşamında, akşam yemeği için Casa Nordica‘ya gittik. Ancak rezervasyon yaptırmadığımız için oturamadık. Aç ve yorgun olduğumuz için fazla düşünmeden karşısındaki Alman restoranı Altstadt Brasserie’ye gittik. Mekandaki ağır kokunun dışında her şey güzeldi… Ben schnitzel ve patates kızartması yedim, gayet güzeldi.
Sassnitz’deki ikinci günümüzde öğleden sonra hiking dönüşünde, temiz hava çarpmış olsa da gerek ki biraz sersemdik. Şansımıza yağmur dinmiş ve güneş açmıştı. Sahilde aylak aylak yürüdük ve yemek saatinin gelmesini beklerken Kleine Konditiorei’de kahve tatlı keyfi yaptık. Kahve fazla beklemişti, tatlı da bir garipti; boşu boşuna kalori aldım diyebilirim. Yine de orada oturmak güzeldi.
Akşam yemeği için bu kez biraz erken saatte gittik Casa Nordica’ya. Gerçekten keyifli bir yer. Tapaslarımız ve sangria gayet iyiydi! Patatas bravas ve biberler favorim oldu. İkinci günümüzün akşamında odamıza erken döndük. Üzerimde kaliteli bir yorgunluk vardı, temiz hava zehirlenmesi yaşamış gibi hissediyordum. Kaliteli bir uyku uyudum.
Jasmund Milli Parkı
En güzelini en sona sakladım. Jasmund Milli Parkı, deniz seviyesinden 161 metre yükseğe ulaşan kireçtaşı falezleri ve birçok nadir cins ağaca ev sahipliği yapan devasa bir ormanı kapsıyor. Biz Sassnitz’den yürüyerek ormanın girişine ulaştık ve Königstuhl’u hedef belirleyerek deniz tarafından yürüdük. Falezler eşsizdi ve soluduğumuz hava tertemizdi. Kapalı hava ve rüzgara rağmen çok keyif aldım. Ayrıca Berlin’deki düz ayaklı yaşamdan sonra, buradaki eğimler bana çok iyi geldi. Hep deriz ya vardığın yer değil, yol önemli olan; bunun canlı kanıtıydı. Yol boyu öyle güzel manzaralar gördük ki, 10 kilometre yürüyüşün ardından Königstuhl’a vardığımızda gördüklerimiz kalabalığın da etkisiyle hiç geldi. Yürüyüşümüzün sonunda bir bank bulup yanımıza aldığımız atıştırmalıklarımızı yedik, o yorgunluğun üzerine çok iyi geldi. Dönüşte hava bize kıyak geçti ve bir anda güneş açtı. Güneş ışığının etkisi ve muhtemelen beyaz falezlerin de yarattığı yansıma ile Baltık Denizi bir anda turkuaz oldu. Çok çok güzeldi.
Jasmund Milli Parkı’ndan dönüşü otobüsle yaptık. Buraya bir de yazın gelip ağaçları yeşilken görmek çok istiyorum.
Almanya’daki ilk Paskalya tatilimde gerçekleştirdiğim kısa seyahatten notlarım böyleydi. Hava koşulları tatilin yarısında beklediğimiz gibi olmasa da, bu kaçamak bana çok iyi geldi. Beril ile uzun sohbetlerimiz paha biçilemezdi. Bana eşlik ettiği için çok teşekkür ederim! Almanya’nın güzel doğasını keşfedebileceğim yeni seyahatler için sabırsızlanıyorum.
Geçen sene Paskalya tatilini güneyde geçirmiştim, Lizbon notlarım için buraya tık.