Salzburg : Mozart ve Schnitzel Odaklı Bir Gün
O Bavyera sabahında gözümü açar açmaz gördüğüm, çatı katındaki odamın penceresinden gözüken yeşilliklerin tüm gece yağan yağmurla ıslanmış olduğuydu. Hava ılıktı ve toprak kokusu hakimdi, saat henüz 06:30 iken, Oberammergau sokaklarında yürüyüşteydim. Sokaklarda gördüğüm tek tük insanlarla ‘Guten Morgen’leştikten sonra Bäckerei Aurhammer’den dev bir Alman ekmeği ile cappuccino aldım. Evde ailecek kahvaltı yaptıktan sonra Oberammergau’ya 190 km uzaklıktaki Salzburg şehrine doğru yola çıktık.
Günübirlik ülke değiştirip Avusturya havası almak, schnitzel yiyip Mozart çikolatası stoklamak ve yeni bir şehir keşfetmek fikri beni fazlasıyla heyecanladırmıştı. Yol boyu kusursuz doğa manzaralarının sonunda Salzburg’a vardık ve arabayı merkezde bulduğumuz bir park yerine bıraktık. Şehri ikiye ayıran Salzach Nehri’nin Altstadt bölgesinde gezmeye başladık. Domstadt’ta dolanıp, Salzburg Kathedrali’ni gördükten sonra füniküler ile Hohensalzburg Kalesi’ne çıktık. Kalenin içine girmek ücretsizdi, savaş koleksiyonunu gezerken beni gülümseten bir söze rastladım. ‘I consider the regions of Salzburg, Naples and Constantinople to be the most beautiful on earth.’
Şehirlere tepeden bakmak gezilerimin olmazsa olmazıdır, kaleye çıkmışken Salzburg manzarasının tadını çıkarırken bir şeyler içmemek olmazdı. Panorama Restaurant, kaledeki tek alternatifimizdi ve böyle yerleri genelde tercih etmememe rağmen başka bir alternatifimiz yoktu. Neyse ki güzel bir masaya oturduk. Apfel Strudel ve içecek bir şeyler söyledik. İkram olarak Almanya’da denemeye fırsat bulamadığım pretzel de geldi. Bolca fotoğraf çekip, manzaranın tadını çıkardıktan sonra yağmur atıştırmaya başlayınca kalktık ve merkeze indik.
Domplatz’a çok yakın olan Residenzplatz ve Kapitelplatz’da da bir tur attıktan sonra, Salzburg’un alışveriş caddesi olan Getreidegasse’de yürüyüş yapıp mağazalara girip çıktık. Caddenin en önemli özelliği, mağazaların tabelalarının eski dönemlerdeki gibi ferforjeli olması. Bu cadde üzerinde Mozart’ın doğduğu ev, Mozart Geburthaus, bulunuyor. Şehrin en önemli simgesi Mozart, Salzburg’un meşhur çikolatalarına da ismini vermiş. Ben de böyle şeylere bayıldığım için bir sürü Mozart çikolatası aldım kendime ve sevdiklerime. 🙂
Altstadt’ı büyük ölçüde arşınladıktan sonra nehrin diğer kısmına geçtik ve Mirabellgarten’e gittik. Tarihi bir sarayı çevreleyen bu geniş bahçede uzun uzun yürüdük, sandviçlerimizi yedik ve yeşilliğin tadını çıkardık. Mirabellgarten, Salzburg’daki favorim oldu.
Salzburg küçük bir şehir ve bizim rotamız temel turistik öğeleri içeriyordu. Şehrin daha keşfedilmemiş sokaklarını da turlamak isterdim ama vaktimiz kısıtlıydı ve seyahatlerimin önemli bir parçası da güzel mekanlar keşfetmek. Bu amaç doğrultusunda önce Kaffee Alchemie’ye gittik. Nehrin kenarında konumlanmış bu butik kahvecide, dışarıdaki küçük masalara 4 kişi sığamadığımız için içeride oturmak zorunda kaldık. Lezzetli bir cappuccino içtim.
Avusturya’ya gelmişken schnitzel yemeden dönemezdim. Salzburg yeme içme rehberlerinde gördüğüm Zwettler’s yakınlarda olunca rotamızı oraya çevirdik. Schnitzel gerçekten çok farklıydı ve enfesti… Porsiyonu çok büyüktü, dışı çıtır içi yumuşaktı ve yanında servis edilen patates salatası çok lezzetliydi! Dünyaca ünlü bir yemeği daha anavatanında yemenin mutluluğu ile Salzburg’dan ayrıldık.
Almanya’ya dönüş yolunda yine güzel manzaralara doyduk, Chiemsee Gölü’nde mola verdik, sonrasında şiddetli bir yağmur başladı… Salzburg, civardaki illerle birleştirilip bir road trip rotasına mutlaka dahil edilmesi gereken şehirlerden.
Avusturya ve Slovenya komşu ülkeler, başkent Ljubljana ve Bled gezi rehberlerime de göz atmanızı öneririm.