Napoli : Bir Eve Dönüş Hikayesi ’19
Napoli’de üst üste geçirdiğim 3 yazın ardından, nereye gidersem gideyim Napoli’yi özlemeye başladım. Orada deneyimlediğim her şeye hasret duyuyor ve yinelemek için sabırsızlanıyordum. Öte yandan, işe başladıktan sonra kısıtlı olan zamanımı daha önce görmediğim şehirleri görerek geçirmek dürtüsü de peşimi bırakmıyordu. Ancak Napoli hasretine daha fazla dayanamadım ve ayrılışımızdan 2 sene sonra, kendime doğum günü hediyesi olarak 2019 Ekim’in başında 3 günlük bir Napoli seyahati planladım. Tam bir eve dönüş hikayesi oldu o uzun hafta sonum. Aynı yerden başka sebeple geçmenin hüznünü de yaşadım, o köşede kahve içerken dert ettiklerimin şu an ne kadar anlamsız geldiğini düşündüm, bazı şeylerin tıpkı bıraktığım gibi kalmasına ise içten içe sevindim… İşte Napoli ile yeniden buluşmamızdan notlar ve Napoli’de özlediğim her şey.
Napoli Capodichino Havaalanı’na gün batımı saatinde iniş yaptık. Vezüv’ün eteklerine kurulmuş şehre, inci gibi körfezine, minicik adalarına turuncu gökyüzü ışığında bakmak enfes bir ilk karşılamaydı…
Bu şehri bu kadar sevme sebeplerimden biri tabii ki yemek kültürü. Dünyanın en iyi pizzalarını yediğim şehir Napoli ve üstüne rakip tanımıyorum, İtalya sınırları da dahil. Havaalanından eve gelir gelmez ilk iş mahallenin pizzacısı Pineta Pizza’ya gittik. Domates, mozzarella ve fesleğenin kusursuz birleşimi margheritamı aşkla yedim. Çalışanların aynı olması, beni hatırlamaları, fiyatların değişmemesi ise beni çok mutlu etti. 2 sene sonra yeniden dünyanın en güzel pizzasına kavuşmanın mutluluğu ile sarhoştum.
Cumartesi sabahı ilk iş kendimi şehrin turistik ve tarihi merkezine attım. Bir klasik olarak turuma Piazza Plebiscito’dan başladım. Sonrasında Via Toledo üzerinden tarihi şehir merkezine yürümeye başladık. Çoğu şey bıraktığım gibiydi, sokaklar kalabalık ve cıvıl cıvıldı. Cadde üzerinde Mama Caffe’de bir kahve molası verdik. Biraz oturduk, ben bir espresso içtim. Mama Caffe’ye 2015 yılında gitmiştim en son, İtalya’da ilk soğuk kahveyi içtiğim yer olarak da hafızamda 🙂 Via Toledo boyu yürürken özlediğim ara sokaklara girip girip çıktık. Şehrin canlılığını, gürültüsünü, karanlık ve dar sokaklarının enerjisini çok özlemişim!
Şehrin antik merkezine (Centro Storico), Piazza Del Gesu’dan giriş yaptık. Bu esnada yine özlediğim bir kahveci olan Bar Mexico’da ayaküstü 90 cente bir espresso attım ❤ Napoli’ye Castel Sant Elmo’dan baktığınızda, incecik ve simsiyah bir çizgi olarak görünen Via Dei Tribunali’de yürümeye başladık. Yol boyu dükkanlara girip çıktım.
Karnım kazınmaya başlayınca aklımdaki tek seçenek olan pizzaya yöneldik. Niyetim Matteo’ya gitmekti ama her zamanki gibi sıra vardı. Bu yüzden hemen yanındaki Pizzeria Donna Sofia’ya gittik, paket yaptırdık ve önünde oturup keyifle yedik. Zaten Napoli’de kötü pizza yemek imkansıza yakındır, sadece bazıları diğerlerinden daha ünlü hepsi bu.
Pizzamızı afiyetle yedikten sonra, San Gregorio Armeno ve Duomo meydanına gittik. Benim için Napoli’nin tadını çıkarma yoludur sokaklarında kaybolmak, insanlara karışmak. Yol üstünde Vittorio Carraturo Pasticcerai’nın vitrinini görüp canım çekince, nedense daha önce hiç denemediğim sfogliatelleden bir tane kaptım. Bana çok yoğun geldi, dış kabuğu ise çok sertti. Paylaşmanızı tavsiye ederim.
Gün batımı saatine doğru kilometrelerce yürümüş ve belli başlı sokaklarda yürüyüp meydanlardan geçmiştik. Hal böyle olunca yine eski bir alışkanlığımı yerine getirmek için yola koyulduk. Via Toledo üzerindeki MAC’ın karşısındaki aradan içeri girince Max Bar isminde çok çok küçük bir yer var. Napoli’ye beni ziyarete gelen tüm arkadaşlarımı buraya getirmiştim, sadece 1 euroya spritz içerdik. Max Bar’a 2 sene sonra tekrar geldim, ne fiyatlar değişmişti ne de mekanda bir şey. Sokağın sakinliğinin tadını çıkararak dinlendik.
Enerjimizi topladıktan sonra bu sefer Lungomare denen sahil kesimine gittik. Şehri kucaklayan Vezüv’ün buradan görünüşünü çok seviyorum! Vezüv’ün üstüne bulutlar çökmüş olsa da, bir süre sahilde Napoli körfezini izledik.
Hava karardıktan Napoli trafiğine karışarak şehir merkezinden uzaklaştık. Akşam yemeği için aklımda yine özlediğim bir yer var, Ristorante Da Baffone. Burada deniz mahsullü makarna ile günü sonlandırdım. Napoli’ye geri dönmüş olmak çok güzeldi.
Bu sitede İtalya’nın yeri neden ayrı? Cevabı bu yazıda.
Napoli kahve kültürü ve Napoli’deki favori kahve duraklarım burada.
İtalya seyahatlerimi Instagram’da #elicetravelsitaly etiketinden takip edebilirsiniz.